Bir yerde çalıştığımı nasıl anlarım ?

Simge

New member
**Bir Yerde Çalıştığınızı Nasıl Anlarsınız?

Hepimizin hayatında bir noktada, “Beni ne bekliyor?” diye sorguladığı bir dönüm noktası vardır. Bu sorgulama, bazen bir iş teklifinden önce başlar, bazen de bir sabah işe gitmek için uyanırken farkına varırız: "Bende bir şeyler değişiyor." Peki, bir yerde çalıştığınızı gerçekten nasıl anlarsınız? Bu sorunun yanıtını bir hikâyeyle arayalım. Belki siz de kendinizi bulabilirsiniz.

**Sabahın Erken Saatlerinde Bir Buluşma: Ahmet ve Zeynep

Ahmet, her sabah saat altıda uyanır. Alarmın sesine alışıktır, ama yine de gözlerini açarken bir gariplik hissi vardır. Aynı o alarm gibi, bir ses sürekli ona "Bugün iş var," der. Ahmet, çözüm odaklı bir adamdır. İşine tam odaklanır, sorumluluklarını yerine getirirken tek bir şey düşünür: "Bunu nasıl çözebilirim?" Hayatında işin anlamı çoğunlukla başarıya ulaşmak ve görevleri bitirmekle ölçülür. Bir yere ait olmayı, bir yerin parçası olmayı da bundan biliyordur. Çünkü ona göre iş yerindeki her şey, belirli bir amaca hizmet eder.

Ahmet’in sabahına başka birisi de eşlik eder: Zeynep. Zeynep, alarmın sesiyle uyanmaz, çünkü Zeynep için işler daha çok hislerle ilgilidir. O, her sabahın başında bir süre yatağında kalıp, günü düşünüp ruh halini tartar. İşe gitmek, bir rutin gibi gelir ama bir de o günkü ruh hali vardır. İşin anlamı ona göre insanlarla olan ilişkilerde, ortak hedeflerde ve toplulukta bulur. Bir işin iyi olup olmadığını anlamak, Zeynep için sadece görevlerin tamamlanmasından ibaret değildir. İnsanların birbirine nasıl davrandığı, takımın uyumu, bu onun için çok daha önemlidir.

Bu sabah da Zeynep, Ahmet’le birlikte kahvaltıya oturur. Ahmet, Zeynep’e şöyle der: "Bugün toplantıda bir plan yapmamız gerek. Yeni projeyle ilgili stratejiyi belirlememiz gerekiyor." Zeynep gülümseyerek cevap verir: "Evet, ama bu projede hepimiz birlikte olmalı, değil mi? İnsanlar nasıl hissettiklerini anlatacak ve buna göre hareket edeceğiz. Hepimiz bir yerin parçasıyız, Ahmet." Ahmet kafasında hemen bir çözüm planı kurar, Zeynep ise insanların birbirine nasıl etkileyeceğini düşünmeye başlar.

**İşe Gitmek ve "Bir Yere Ait Olmak": Stratejik Düşünme ile Empatik Yaklaşımın Buluşması

Bir gün, Ahmet ve Zeynep, şirketin yeni projeleri üzerine çalışmak için ofise gittiler. Ahmet, bütün iş sürecini bir plana oturtmuştu; her şey mantıklıydı ve görevler çok netti. Ancak Zeynep, takımın her bir üyesinin duygusal durumunu, işlerine olan tutkusunu ve bu projede ne gibi engellerle karşılaşacaklarını sorgulamaya başladı. "Peki ya insanlar bu projeyi nasıl hissedecekler?" diye düşündü. Zeynep için, projenin başarısı, sadece stratejik planlamadan değil, aynı zamanda insanlar arasındaki ilişkilerden ve duygusal bağlardan da geçiyordu.

Zeynep, bir takımın sadece görevleri yerine getiren bireylerden oluşmadığını, aynı zamanda bu bireylerin birbirine nasıl bağlandığının da önemli olduğunu biliyordu. Bu yüzden, takımın uyumunu sağlamak ve insanları bir arada tutmak için daha fazla çaba harcamaya başladı. Onun için bu, sadece bir iş değil, bir topluluk olma yoluydu.

Ahmet, Zeynep’in duygusal yönünü anlıyor fakat onun stratejik planlamasına da hayran kalıyor. "Evet, Zeynep, insanlar arasındaki uyum çok önemli ama biz de bu projeyi bir an önce tamamlamak zorundayız," diyor. Ancak Zeynep, bir süre sonra Ahmet’e başka bir bakış açısı getiriyor: "Ama Ahmet, eğer takımda insanlar birbirini anlamazsa, bu projeyi tamamlamak da çok zor olacaktır. Belki de önce insanları anlamalıyız."

İşte burada, Ahmet ve Zeynep’in farklı bakış açıları devreye giriyor. Ahmet’in çözüm odaklı yaklaşımı, projeyi bir an önce tamamlamak için hızlı adımlar atmayı gerektirirken, Zeynep’in empatik yaklaşımı ise projenin başarısını insan faktörüne dayandırıyor. Her ikisi de işin farklı yönlerine odaklanıyor, ama sonuçta aynı hedefe ulaşmayı amaçlıyorlar.

**Sonuçta Ne Oldu? Bir Yere Ait Olmak ve Çalışmanın Anlamı

Ahmet ve Zeynep’in hikâyesi, aslında iş dünyasında iki farklı bakış açısının nasıl birbirini tamamlayabileceğini gösteriyor. Bir yerde çalışmak, sadece görevleri yerine getirmekle ilgili değildir. Çalıştığınız yer, sizin stratejik olarak başarılı olmanızı sağlayan bir araç olabilir, ancak aynı zamanda oradaki insanlar, ilişkiler ve etkileşimler de önemli bir yer tutar.

Bazen çözüm odaklı bir yaklaşım, işleri hızla ve verimli bir şekilde ilerletir. Ancak bu, herkesin bir arada çalışarak birbirini anlamadığı bir ortamda sadece kısa vadeli başarılar elde edilmesini sağlar. Diğer yandan, empatik ve ilişkisel bir yaklaşım, uzun vadeli başarıyı ve sürdürülebilirliği garantileyebilir.

Bir yerde çalıştığınızı anlamak, işinize olan bağlılığınız, oradaki insanlarla kurduğunuz ilişkiler ve bu işin size kattığı anlamlarla ilgilidir. Sizce, bir yerde çalışmanın en önemli özelliği nedir? İşin maddi karşılığından çok, ilişkiler ve duygusal bağlılıklar mı daha önemli? Bu konuda siz nasıl bir denge kuruyorsunuz?

Hikâyenin başındaki soruya dönelim: *Bir yerde çalıştığınızı nasıl anlarsınız?* Sadece saatlerce ofiste çalışarak mı, yoksa o işin parçası olup, oradaki insanlarla birlikte anlamlı bir şeyler yaratmakla mı?