Ilayda
New member
Müttefekun Fîh Ne Demek? Ortak Paydanın Peşinde Bir Tartışma
Selam dostlar,
Forumda bugün biraz derin ama hepimizi ilgilendiren bir konu açmak istedim: “Müttefekun fîh”.
İlk duyduğumda Arapça bir deyim gibi gelmişti, ama araştırdıkça gördüm ki bu kavram sadece bir kelime değil, adeta insanların, fikirlerin ve hatta çağların birbirine uzanan eli.
Kısaca anlamı “üzerinde ittifak edilmiş olan şey”, yani farklı görüşlerin bile üzerinde uzlaştığı ortak gerçek.
Ama işin güzelliği, bu kavramın sadece İslami ilimlerde değil, hayatın her alanında geçerli olması.
Hadi birlikte bakalım: geçmişte nereden geldi, bugün bizi nasıl etkiliyor ve gelecekte nereye evrilebilir?
---
Tarihsel Köken: İhtilafın İçinde Doğan Uzlaşı
“Müttefekun fîh” kavramı, özellikle İslam hukukunda ve hadis ilminde sıkça kullanılan bir terim.
Bir konuda farklı âlimlerin görüş ayrılığı yaşadığı durumlarda, ortak kabul edilen noktaları belirtmek için bu ifade kullanılır.
Yani “müttefekun fîh” bir nevi fikir birliğinin somutlaşmış hâlidir.
Mesela fıkıh tartışmalarında bir mesele hakkında farklı mezheplerin yorumları olabilir.
Ama eğer bir hüküm üzerinde bütün mezhepler hemfikir olmuşsa, işte orası “müttefekun fîh”tir — yani herkesin birleştiği yerdir.
Bu kavram tarih boyunca, İslam dünyasının düşünsel çatışmalarında bir denge unsuru olmuştur.
Âlimler tartışırken, “müttefekun fîh”i bulmak, bir anlamda ortak bir zeminde durmak demekti.
Belki de bu yüzden, geçmişin ilim meclislerinde en çok aranan şey “haklı olmak” değil, uzlaşmayı bulabilmekti.
---
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı
Forumda bu tür konuları konuşurken hep fark ettiğim bir şey var:
Erkekler genellikle “çözüm” arar, kadınlar ise “bağlantı” kurar.
“Müttefekun fîh” de tam bu iki eğilimin kesiştiği bir noktada duruyor aslında.
Erkek kullanıcılarımızdan biri, Ali, şöyle bir yorum yapmıştı geçenlerde:
> “Fikir ayrılığı kaçınılmaz, önemli olan stratejik olarak ortak noktayı koruyabilmek.”
Bu bakış açısı tam da “müttefekun fîh”in ruhuna uygun. Çünkü stratejik akıl, anlaşmazlıkların içinde bile sistematik bir ortak zemin arar.
Ali’ye göre, geleceğin dünyasında “müttefekun fîh” kavramı sadece dini tartışmalarda değil, uluslararası ilişkilerde, bilimsel uzlaşıda ve hatta yapay zekâ etiğinde bile kilit bir kavram hâline gelecek.
Ama işin bir de duygusal boyutu var.
Kadın kullanıcılarımızdan Elif’in yaklaşımı çok daha insanî bir perspektif taşıyordu:
> “Müttefekun fîh, sadece fikirde değil, kalpte de olmalı. İnsanlar birbirini anlamadan hiçbir ortaklık kalıcı olmaz.”
Elif’in bu cümlesi bana şunu düşündürdü: Erkek aklı stratejiyle, kadın yüreği empatiyle aynı noktaya ulaşmaya çalışıyor.
Yani biri “nasıl uzlaşırız?” derken diğeri “neden uzlaşmalıyız?” sorusunu soruyor.
Ve belki de geleceğin asıl “müttefekun fîh”i bu iki yaklaşımın birleştiği yerde doğacak.
---
Günümüzdeki Etkiler: Dijital Çağda Ortak Zemin Arayışı
Bugün sosyal medya, forumlar ve dijital tartışmalarla dolu bir çağda yaşıyoruz.
Ama ironik bir biçimde, bu kadar iletişim aracının içinde gerçek iletişim gittikçe zorlaşıyor.
Herkes kendi haklılığını savunuyor, kimse “müttefekun fîh” aramıyor.
Halbuki bu kavramın özünde “seninle aynı fikirde olmasam da, üzerinde anlaşabileceğimiz bir şey bulabiliriz” anlayışı yatıyor.
Günümüzün toplumsal sorunları — kutuplaşma, ötekileştirme, empati eksikliği — tam da bu ruhun kaybolmasından doğuyor.
Bir erkek kullanıcı olan Burak şöyle yazmıştı:
> “Siyaset, din, ekonomi... Her konuda kamplaşıyoruz. Oysa müttefekun fîh gibi kavramlar bize diyor ki, asıl güç farklılıkta değil, uzlaşmada.”
Kadın kullanıcı Derya ise farklı bir açıdan baktı:
> “Müttefekun fîh, bana göre toplumsal empati kapasitemizin ölçüsü. Kadınlar doğaları gereği ilişkileri korumayı bilirler. Belki gelecekte barış süreçlerinde, diplomasi masalarında daha fazla kadına ihtiyaç var.”
Ve haklıydı. Çünkü bugün dünyanın en büyük krizlerinde bile eksik olan şey, teknik veri değil; ortak duygusal anlayış.
Belki “müttefekun fîh” kavramı, bu eksik bağı yeniden kurmak için çağın unuttuğu bir reçetedir.
---
Geleceğe Dair Tahminler: Ortak Akıl mı, Ortak Kalp mi?
Peki gelecekte “müttefekun fîh” nasıl bir rol oynayacak?
Yapay zekâ çağında, algoritmalar bile artık insan kararlarını etkilerken, “ortak doğrular” nasıl korunacak?
Ali bu konuda stratejik bir tahminde bulunmuştu:
> “Gelecekte küresel hukuk sistemleri, dinlerarası diyalog ve bilimsel etik alanlarında ‘müttefekun fîh’ prensibi yeniden yorumlanacak. Evrensel uzlaşılar, yeni insanlık sözleşmelerinin temeli olacak.”
Elif ise daha yumuşak bir gelecek tasavvuru çizmişti:
> “Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan kalbi olmadan uzlaşı yaşanmaz. Bence geleceğin ‘müttefekun fîh’i duygusal zekâda gizli.”
Yani biri geleceği veriyle inşa ediyor, diğeri vicdanla.
Ama belki de asıl cevap, bu iki görüşün kesişiminde saklı.
Çünkü bir toplumun “ortak aklı” kadar “ortak kalbi” de olmazsa, uzlaşı sadece kâğıt üzerinde kalır.
---
Sonuç: Geleceğin Uzlaşısı Nerede Başlayacak?
Tarihten bugüne “müttefekun fîh” hep barışın, anlayışın ve mantığın sembolü olmuştur.
Bugünse bu kavram sadece İslami ilimlerin değil, insanlığın ihtiyacı hâline gelmiştir.
Dijital dünyada, sosyal medyada, akademide, siyasette… herkes konuşuyor ama çok az kişi dinliyor.
Belki artık yeniden sormamız gerekiyor:
> “Biz neyin üzerinde uzlaşabiliriz?”
> “Gerçek müttefekun fîh nedir: bilgi mi, sevgi mi, yoksa ikisinin dengesi mi?”
> “Farklılıklarımızı koruyarak nasıl bir ortak gelecek kurabiliriz?”
Cevapları henüz kimse tam olarak bilmiyor ama bu forumdaki her tartışma, bu sorulara atılmış bir ilk adım gibi.
Belki de biz, farkında olmadan, dijital çağın yeni müttefekun fîh’ini inşa ediyoruz — satır satır, fikir fikir, kalpten kalbe.
Selam dostlar,
Forumda bugün biraz derin ama hepimizi ilgilendiren bir konu açmak istedim: “Müttefekun fîh”.
İlk duyduğumda Arapça bir deyim gibi gelmişti, ama araştırdıkça gördüm ki bu kavram sadece bir kelime değil, adeta insanların, fikirlerin ve hatta çağların birbirine uzanan eli.
Kısaca anlamı “üzerinde ittifak edilmiş olan şey”, yani farklı görüşlerin bile üzerinde uzlaştığı ortak gerçek.
Ama işin güzelliği, bu kavramın sadece İslami ilimlerde değil, hayatın her alanında geçerli olması.
Hadi birlikte bakalım: geçmişte nereden geldi, bugün bizi nasıl etkiliyor ve gelecekte nereye evrilebilir?
---
Tarihsel Köken: İhtilafın İçinde Doğan Uzlaşı
“Müttefekun fîh” kavramı, özellikle İslam hukukunda ve hadis ilminde sıkça kullanılan bir terim.
Bir konuda farklı âlimlerin görüş ayrılığı yaşadığı durumlarda, ortak kabul edilen noktaları belirtmek için bu ifade kullanılır.
Yani “müttefekun fîh” bir nevi fikir birliğinin somutlaşmış hâlidir.
Mesela fıkıh tartışmalarında bir mesele hakkında farklı mezheplerin yorumları olabilir.
Ama eğer bir hüküm üzerinde bütün mezhepler hemfikir olmuşsa, işte orası “müttefekun fîh”tir — yani herkesin birleştiği yerdir.
Bu kavram tarih boyunca, İslam dünyasının düşünsel çatışmalarında bir denge unsuru olmuştur.
Âlimler tartışırken, “müttefekun fîh”i bulmak, bir anlamda ortak bir zeminde durmak demekti.
Belki de bu yüzden, geçmişin ilim meclislerinde en çok aranan şey “haklı olmak” değil, uzlaşmayı bulabilmekti.
---
Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Yaklaşımı
Forumda bu tür konuları konuşurken hep fark ettiğim bir şey var:
Erkekler genellikle “çözüm” arar, kadınlar ise “bağlantı” kurar.
“Müttefekun fîh” de tam bu iki eğilimin kesiştiği bir noktada duruyor aslında.
Erkek kullanıcılarımızdan biri, Ali, şöyle bir yorum yapmıştı geçenlerde:
> “Fikir ayrılığı kaçınılmaz, önemli olan stratejik olarak ortak noktayı koruyabilmek.”
Bu bakış açısı tam da “müttefekun fîh”in ruhuna uygun. Çünkü stratejik akıl, anlaşmazlıkların içinde bile sistematik bir ortak zemin arar.
Ali’ye göre, geleceğin dünyasında “müttefekun fîh” kavramı sadece dini tartışmalarda değil, uluslararası ilişkilerde, bilimsel uzlaşıda ve hatta yapay zekâ etiğinde bile kilit bir kavram hâline gelecek.
Ama işin bir de duygusal boyutu var.
Kadın kullanıcılarımızdan Elif’in yaklaşımı çok daha insanî bir perspektif taşıyordu:
> “Müttefekun fîh, sadece fikirde değil, kalpte de olmalı. İnsanlar birbirini anlamadan hiçbir ortaklık kalıcı olmaz.”
Elif’in bu cümlesi bana şunu düşündürdü: Erkek aklı stratejiyle, kadın yüreği empatiyle aynı noktaya ulaşmaya çalışıyor.
Yani biri “nasıl uzlaşırız?” derken diğeri “neden uzlaşmalıyız?” sorusunu soruyor.
Ve belki de geleceğin asıl “müttefekun fîh”i bu iki yaklaşımın birleştiği yerde doğacak.
---
Günümüzdeki Etkiler: Dijital Çağda Ortak Zemin Arayışı
Bugün sosyal medya, forumlar ve dijital tartışmalarla dolu bir çağda yaşıyoruz.
Ama ironik bir biçimde, bu kadar iletişim aracının içinde gerçek iletişim gittikçe zorlaşıyor.
Herkes kendi haklılığını savunuyor, kimse “müttefekun fîh” aramıyor.
Halbuki bu kavramın özünde “seninle aynı fikirde olmasam da, üzerinde anlaşabileceğimiz bir şey bulabiliriz” anlayışı yatıyor.
Günümüzün toplumsal sorunları — kutuplaşma, ötekileştirme, empati eksikliği — tam da bu ruhun kaybolmasından doğuyor.
Bir erkek kullanıcı olan Burak şöyle yazmıştı:
> “Siyaset, din, ekonomi... Her konuda kamplaşıyoruz. Oysa müttefekun fîh gibi kavramlar bize diyor ki, asıl güç farklılıkta değil, uzlaşmada.”
Kadın kullanıcı Derya ise farklı bir açıdan baktı:
> “Müttefekun fîh, bana göre toplumsal empati kapasitemizin ölçüsü. Kadınlar doğaları gereği ilişkileri korumayı bilirler. Belki gelecekte barış süreçlerinde, diplomasi masalarında daha fazla kadına ihtiyaç var.”
Ve haklıydı. Çünkü bugün dünyanın en büyük krizlerinde bile eksik olan şey, teknik veri değil; ortak duygusal anlayış.
Belki “müttefekun fîh” kavramı, bu eksik bağı yeniden kurmak için çağın unuttuğu bir reçetedir.
---
Geleceğe Dair Tahminler: Ortak Akıl mı, Ortak Kalp mi?
Peki gelecekte “müttefekun fîh” nasıl bir rol oynayacak?
Yapay zekâ çağında, algoritmalar bile artık insan kararlarını etkilerken, “ortak doğrular” nasıl korunacak?
Ali bu konuda stratejik bir tahminde bulunmuştu:
> “Gelecekte küresel hukuk sistemleri, dinlerarası diyalog ve bilimsel etik alanlarında ‘müttefekun fîh’ prensibi yeniden yorumlanacak. Evrensel uzlaşılar, yeni insanlık sözleşmelerinin temeli olacak.”
Elif ise daha yumuşak bir gelecek tasavvuru çizmişti:
> “Teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, insan kalbi olmadan uzlaşı yaşanmaz. Bence geleceğin ‘müttefekun fîh’i duygusal zekâda gizli.”
Yani biri geleceği veriyle inşa ediyor, diğeri vicdanla.
Ama belki de asıl cevap, bu iki görüşün kesişiminde saklı.
Çünkü bir toplumun “ortak aklı” kadar “ortak kalbi” de olmazsa, uzlaşı sadece kâğıt üzerinde kalır.
---
Sonuç: Geleceğin Uzlaşısı Nerede Başlayacak?
Tarihten bugüne “müttefekun fîh” hep barışın, anlayışın ve mantığın sembolü olmuştur.
Bugünse bu kavram sadece İslami ilimlerin değil, insanlığın ihtiyacı hâline gelmiştir.
Dijital dünyada, sosyal medyada, akademide, siyasette… herkes konuşuyor ama çok az kişi dinliyor.
Belki artık yeniden sormamız gerekiyor:
> “Biz neyin üzerinde uzlaşabiliriz?”
> “Gerçek müttefekun fîh nedir: bilgi mi, sevgi mi, yoksa ikisinin dengesi mi?”
> “Farklılıklarımızı koruyarak nasıl bir ortak gelecek kurabiliriz?”
Cevapları henüz kimse tam olarak bilmiyor ama bu forumdaki her tartışma, bu sorulara atılmış bir ilk adım gibi.
Belki de biz, farkında olmadan, dijital çağın yeni müttefekun fîh’ini inşa ediyoruz — satır satır, fikir fikir, kalpten kalbe.